Öne Çıkan Yayın
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
AKLIN YOLU
Hepimizin kendine göre bir din anlayışı var. Ailemiz, çevremiz, okul hayatımız, kültür düzeyimiz, sosyal hayatımız bu konuda hepimizde farklı etkiler yaratıyor.
Aslında en başta aklımız demeliydim. Çünkü akıl, insanı yönlendiren çok ilginç, ilginç olduğu kadar karmaşık, karmaşık olduğu kadar güçlü, güçlü olduğu kadar da farklı bir mekanizma.
Her ne kadar “aklın yolu birdir” desek de, siz de çok şahit olmuşsunuzdur ki, basit bir konuyu bazen karşımızdakine bir türlü anlatamayız, kabul ettiremeyiz. Çünkü o olayı farklı yönleri ile düşünmektedir. Öyle olunca da aklı bir türlü yatmaz.
Eğer hepimiz aynı şekilde algılayan bir akılla donatılmış olsaydık, birer robot görevi görmekten başka işe yaramazdık. Oysa her insan başlı başına bir dünya…
Zannediyor musunuz ki akılları aynı? Milyarlarca insanın içinde aklı tıpa tıp birbirine uyan kimse yok. Bu da yaratıcımızın büyüklüğünü ortaya koyan en büyük özelliklerden biri.
Küçücük bir et parçasında bile mantıksal fikirler yürüten ve adına akıl dediğimiz bir fonksiyon yüklü. Üstelik milyarlarcası da birbirinden farklı.
Böylesine mükemmel ve muazzam bir oluşum karşısında, bir kere daha yaratıcımızın önünde saygıyla eğilip Rabbimize şükretmemiz gerekir…
Farz edelim ki, Allah herkesin aklını aynı standartta yarattı. Bilgisayarın hard diski gibi, kimi şu kadar, kimi bu kadar kapasiteli… O zaman insanların da aynı şekilde bilgisayar kutusu gibi standart olması gerekmez miydi?
Düşünsenize aynı güzellikte ya da aynı çirkinlikte milyarlarca insan... Nasıl bir sonuç çıkardı ortaya acaba? Zaten herkes aynı olduğu için, “güzellik” kavramını da anlayamazdık o zaman. Elimizde mukayese yapacak bir şey olmayınca, nasıl güzel, çirkin diyebileceğiz ki ?
Bugün birbirine hiç benzemeyen milyarlarca insan var ve hepsinin de bir beğeneni bir seveni var. Sizce yaratıcısı olmayan bir dünyada, rastlanılabilecek bir durum mu?
Azıcık düşünecek olursak, hayatımızın sırlarının nasıl basit, ama nasıl karmaşık bir problemler yumağı olduğunu, bunun ardından da ancak “Âlemlerin Rabbi” olan bir Allah’ın çıkabileceğini kolayca anlarız.
Bununla ilgili ayetleri söyleyecek olursak:
''Andolsun ki biz, derinlemesine düşünerek hak ve hakikatleri kavramayan kalplere ve akıllara, Allah’ın birliğinin kudretinin delillerini görmeyen gözlere, Allah’ın kitabını, peygamberin tebliğini, öğütlerini anlamak, ders ve ibret almak niyetiyle dinlemeyen kulaklara sahip, hür iradesi, özgürce seçme hakkı olan bir çok cin ve insan neslini de cehennem için yaratıp çoğalttık.
İşte onlar hayvan gibidir, duyu organlarında insanlara mahsus mânâ ve anlayış bulunmaz. Belki hayvanlardan da daha başıboş, daha başıbozuk, daha çok helâke maruzdurlar. Onlar, işte onlar gaflet içindedirler.'' (Kur’ân- Kerim el-A’râf 7/179)
Bizi yoktan var eden, insan olarak dünyaya getiren, sonra da insan olarak yaşamamız için dini bize bahşeden ve bize inanmamız ya da inanmamamız gereken şeyleri ayrıntılı şekilde anlatan Rabbimiz, kendi yarattığı kulunun davranışlarıyla ilgili bir söylenişte bulunuyor.
İnsanlara karşı davranışımız, her zaman insanca, Müslümanca olmalı. Kimseye karşı, kırıcı, alaycı, aşağılayıcı söz söylememeliyiz. Bizim insanları tartacak terazimiz yok. Hele yargılayıp cezalandırmaya hiç hakkımız yok.
Talha KÜYÜK
Yorumlar