Öne Çıkan Yayın
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
DEĞİŞİM
Dikkatimi celbeden ve üzerinde kısaca duracağımız bu mes'eleyi hayatımızda tatbîk etme konusunda kendimize olan inancımızı arttıracağını düşündüğüm, Hindistan'da kullanılan bir fil yetiştirme metodu şöyledir:
Filler daha yeni doğduklarında o küçücük halleriyle ayaklarından zincirlerle kazıklara bağlanırlar. Özgürlük umudu ile, yavru filler yıllarca o zincirleri kırmak, kazıklardan kurtulmak için sürekli uğraşır dururlar, ama nafile. Çünkü bünyeleri böyle zor bir işi yapmaya müsait değildir henüz. Aradan yıllar geçer, küçük filler dev yetişkin fillere dönüşür. O zincirlerden kurtulacak güçleri vardır artık. Ama denemezler bile. Çünkü bir şeylerin değişemeyeceğine, artık hür olamayacaklarına inanmışlardır.
Aslında ben bunu en başta da söylediğim gibi sadece bir fil yetiştirme metodu olarak görmememiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hayatımızda ne zaman istediğimiz insan olma yolunda bir değişiklik yapacak olsak bizi engelleyen yegâne şey, buradadır. Nedir o? İnanmamak. Bu değişimin bizi daha iyisi yapacağına, hedefimize bir adım daha yaklaştıracağına, aldığı şeylerden daha çoğunu bize kazandıracağına inanmamak. Ama her şeyden önce, hani bir söz vardır ya, "ağaç mısın, yanlış yerdeysen o zaman yerini değiştir" diye. Bir ağaç olmadığımıza ve eğer istersek istediğimiz şekilde bir şeyleri değiştirebileceğimize inanmamak.
Peki değişmek gerçekten mümkün müdür? Yani biz, çevremizin etkisiyle, ailemizin, takıldığımız ortamların ve arkadaşlarımızın etkisiyle oluşan davranışlarımız, alışkanlıklarımız ve düşüncelerimizle ömür boyu yaşamak zorunda mıyız, yoksa doğruların peşinde koşmaya çalışıp bu doğruları gördükçe hayatımıza katıp sürekli kendimizi geliştirerek ve olmamız gereken yere doğru adım atarak oraya ulaşabilir miyiz?
Bir bardak temiz su düşünelim. Biz bu suyu içtikten sonra vücudumuzda bulunduğu yerlere, hâl ve hareketlerine göre tadı, kokusu, rengi değişiyor ve artık vücuttan dışarı atıldığında ilk baştaki o temiz, berrak sudan eser kalmıyor. İşte bizler de aynı bu bir bardak su gibiyiz. Dünyaya bir bebek masumiyeti ve temizliğinde geldik. Ancak içinde bulunduğumuz ortamlar, davranışlarımız, bağımlılıklarımız, istek ve arzularımız belki de bizi bambaşka bir hâle getirdi.
Bence, bir yerlerde karşılaşmak dahi istemeyeceğimiz bir insan olmaya doğru bizi sürükleyen bu gidişata kendimiz için bir dur demenin ve değişmenin vakti geldi. Nasıl mı değişeceğiz? Vazgeçerek.
Yanındayken bize hiçbir şey katmadığını, hayatımızda yalnızca kalabalık yaptığını düşündüğümüz bir arkadaşımızdan, hedefimiz için çalışıp çabalamaktan bizi alıkoyan ne varsa hepsinden, içinde bulunduğumuzda bize verilen en büyük nimeti boşa harcadığımızı düşündüğümüz ortamlardan, bazen alışkanlıklarımızdan, bazen istek ve arzularımızdan, bazen rahatımızdan, bazen ise onsuz yapamayacağımızı düşündüğümüz şeylerden, ama hep azalttığımızda hayatımızın değerleneceği şeylerden vazgeçerek, değişeceğiz..
Değişmek ve daha iyisi olmak her zaman için mümkündür. Yeter ki bizler, ileride kendimizi nerede ve nasıl görmek istiyorsak; onun için bazı şeylerden vazgeçmeyi bilelim. Zîrâ insan bazen kaybettikçe kazanır, unutmayalım.
Yorumlar