Öne Çıkan Yayın
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
SEVGİ
İnsanın fıtratında bulunan, varlıklara
bakışımızı anlamlaştıran Allah’ın bizlere sunduğu çok güzel bir nimet. Aynı
zamanda şefkat, merhamet, mutluluk gibi duyguları ortaya çıkarabilen bir araç. Şimdi
gelin, insanoğluna sunulan nimeti daha detaylı ele alalım.
Sevgi… Her insan bir şekilde sevgi duygusunu içinde taşır. Bu duyguyu bazen bir insana, bazen paraya, bazen makama duyar. Hatta çoğumuzun pek önemsemediği şeylere bile büyük sevgi duyan kişiler var. Kimler mi? Mesela koleksiyoncular… Koleksiyoncular yaprak, taş ve benzeri şeylere çok büyük bir ilgi duyar. Bu onu sevmesinden kaynaklanmaktadır. Herkesin duyduğu ve mümkün olduğu kadar yerine getirmeye çalıştığı “İnsan sevdiği meslekte çalışmalı.” sözünü unutmamak gerek. Çünkü bir insanın bir işten mutluluk duyabilmesi için önce o işi sevmesi gerekir. Bu olduğu zaman başarı da gelir ama olmadığı zaman da hüsran getirir. Zaman zaman bazı insanların çok çok sevdiği bir insandan, bir işten, bir arabadan veya herhangi bir şeyden ayrıldığında kötü duygular yaşadığını hatta depresyon denilen olaya kapılabildiğini görürüz. İşte bu sebepten sevgi; mutluluk, başarı gibi konular için de oldukça önemlidir.
Yüce Allah, bizlere vermiş olduğu bu
kısacık ömürde bile sevgiyi hayatımızın en önemli parçası kılmıştır. Peki böyle
güzel bir nimeti büyük ölçüde ne için kullanmalıyız? Acaba sadece dünyada olup
dünyada kalacaklar için mi, yoksa sevgiyi var edene mi? Evet. Şunu
söyleyebilirim ki sevgimizin değeri, onu neye gösterdiğimize bağlı. Eğer gelip
geçici şeylere gösterirsek, gelip geçici olur. Fakat onu sonsuz olan Allah’a
gösterirsek tabii ki de kalıcı olur. Ve eğer biz sevgimizi en çok yaratana
gösterirsek hayatımız da bu ölçüde şekillenir ve az önce sözünü ettiğim
hüsranlar da gün geçtikçe azalır.
Şu hususun yanlış anlaşılmasını istemem. Sevgimizi Allah dışında hiçbir şeye duymamak yanlış olur. Çünkü sevmek bizim fıtratımızda olan bir özellik. Bu yüzden de başka şeylerden kendimizi mahrum bırakmamalıyız. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz(s.a.v.) zamanında yaşanmış bir olaydan bahsetmek istiyorum. Allah Resulu(s.a.v.)’ nun kardeş yaptığı Selman-ı Farisi ile Ebü’d-Derda isimli iki sahabe vardı. Bir gün Selman-ı Farisi, Ebü’d-Derda’yı ziyarete gitmişti. Ziyarete gittiğinde Ebü’d-Derda’yı hiç durmadan ibadet ederken gördü. Bunun üzerine Selman-ı Farisi “Senin üzerinde Rabbinin hakkı vardır, nefsinin hakkı vardır, ailenin hakkı vardır. Hak sahiplerinin her birine haklarını ver.” demiştir. Bu olaydan sonra Peygamberimiz(s.a.v.)’e giden Ebü’d-Derda, bu olayı ona anlatınca Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’den “Selman doğru söylemiş.”(1) cevabını almıştır.
Allah’a sevgi duymak da ona yapılan bir ibadettir. Bu ibadeti yaparken de nefsimizin ve ailemizin hakkını –abartmayacak şekilde- unutmamak gerekir.
Peki Allah’a karşı sevgimizi nasıl mı gösteririz? Allah’a karşı sevginin yolu tabiî ki de Resulunden geçer. Allah’ın bize buyurduğu şeyleri yaparak ve bizden sakınmamızı istediği şeylerden sakınırsak ona sevgimizi göstermiş oluruz. Ona en layık kul olmaya çalışarak bunu yapabiliriz mesela. Sizin de bildiğiniz üzere geçmişte Allah sevgisini elde etmeye çalışmış Yunus Emre, Mevlana gibi pek çok insanımız da vardır. Onlar da biliyorlardı ki Allah’a en iyi kul olabilmenin yolu O’nu çokça sevmekten geçer. Biz de bu yolda ömrümüzü adayarak Allah’a hakkıyla kulluk edebilmeye çalışmalıyız.
Yusuf VURAL
(1) Buhari,
Savm 51, Edeb 86.
Yorumlar